Category: Loving Wives Stories

Tunus Tatili

by mofilius©

O gün, ne karım ne de ben, yakan güneşin altında uzun zaman kalmak niyetinde değildik. Deniz kenarından oldukça içerde bir şemsiye altı bulunca da, hemen oraya yerleşmiştik. Hemen yanımızdaki şemsiyenin altında da, İsveçli iki aile vardı. Tunus'da, 1 haftalık tatil geçirdiğimiz bu otelde kaldığımız süre içinde artık tanıdığımız kimselerdi bunlar. Orta yaşlardaki iki çift ve yaşları 16-17 civarındaki iki oğlandan oluşuyorlardı.

Karım, şemsiyenin altındaki gölgede yüzüstü yatarken, ben de oturmuş hayranlıkla onu seyrediyordum. Üzerindeki tek şey, amının kıllarını ancak örtebilen beyaz ve küçücük bir tangaydı. Arka kısmı neredeyse yok denecek kadar ensiz bir kumaş parçasından oluşuyordu ve o yusyuvarlak, sik kaldırıcı kalçaları, neredeyse olduğu gibi meydandaydı. İnsan ister istemez, "neden zahmet edip bunu giydiğini" düşünmekten alamıyordu kendini.

Etrafla ilgilenmediğim için olmalı, durumun, karım beni uyarmadan önce farkına varamadım.

- "Oğlanların nasıl baktığını görmüyorsun galiba sevgilim..?" dedi karım.

Başımı çaktırmadan çevirip yanıbaşımızdaki İsveçliler'e baktığımda, karımın ne demek istediğini anladım hemen. İki oğlan büyüklerin yanından biraz uzaklaşmış, şemsiyenin altından çıkıp, kumlarda yanyana oturmuştu. Yüzleri bize dönüktü. Aralarında bir şeyler konuşuyorlardı ve karımdan başka yere baktıkları da yoktu. Tüysüz vücutları ve bayağı uzun saçlarıyla ikisi de kız gibiydiler ve bu durumu biraz garipleştiriyordu.

- "Artık küçük oğlanlar da mı ilgilenmeye başladın..?" diye sordum karıma.

- "Ben ilgilenmiyorum ki... Onlar benimle ilgileniyor... Bakıyorlar bana. Bundan hoşlandığımı biliyorsun değil mi..?"

Sesimi çıkarmadım. İşin bu tarafının doğru olduğundan kuşkum da yoktu zaten. Ama şimdi ne yapacağını merak etmeye başlamıştım. Doğrusu karımın hiç bir şey yapmadan orada öylece yatabileceğini aklım kesmiyordu.

Ne kadar haklı olduğumu anlamam için fazla beklemem gerekmedi. Karım birden dizlerinin üstünde doğruldu. Şimdi arkası oğlanlara dönüktü ve önlerinde domalmıştı. Sonra büyük bir ciddiyetle, üzerinde uzandığı havluyu düzeltmeye başladı. Ben de arka tarafında kaldığım için, onlara gösterdiğini aynen seyredebiliyordum. Tanganın kumaşı, böyle durduğunda iyice kalçalarının arasına girmiş, neredeyse kaybolmuştu. Yalnızca bir parmak kalınlığındaki ağı da, sanki amının dudakları arasına gömülmüş gibiydi. İki taraftan taşan kıllar, açıkça görülebiliyordu.

Havlu düzeltme işini tamamlayınce, bu sefer sırt üstü uzandı karım. Bacakları biraz aralıktı ama fazla bir şey görünmüyordu. Buna karşılık şimdi güzelim memeleri meydana çıkmıştı. Seyredilmekten aldığı zevk nedeniyle, meme başlarının sertleşip, dikleştiğini görebiliyordum.

Oğlanları huylandırmamak için dönüp onlara bakmıyordum ama, hiç bir ayrıtıyı kaçırmadan karımı seyretmekte olduklarından emindim. Yapabilecekleri başka hiç bir şey de yoktu zaten. Karım ise gözlerindeki büyük güneş gözlüklerinin altından onları görebiliyor olmalıydı. Üzerlerinde yarattığı etkinin farkında olduğunu, yüzünden anlıyordum. Bir süre sonra bacaklarını biraz daha araladı. Şimdi amının tanganın kumaşı altından belli olan kabarıklığını gösteriyordu oğlanlara.

Sikim, elimde olmadan kalkmıştı yine. Bereket ki, arkamızdakilerden kimse bunu göremiyordu. Ama karım durumun farkındaydı.

- "Ohhh sikin kalktı yine, değil mi sevgilim..?" diye sordu, "Aslında böyle şeylerin hangimizin daha çok hoşuna gittiğini tam belli değil galiba..."

Ona cevap vermemeyi yeğledim. Benimle değil İsveçli oğlanlarla meşgul olması, o anda daha çok işime geliyordu. Aslında haklı da olabilirdi zaten. En azından şimdi kendimi bayağı kaptırmıştım olanlara. Bir taraftan da, karımın böyle kalabalık bir plajda neler yapabileceğini merak ediyordum. O da sanki bunu bana göstermek istiyor gibiydi. Bacaklarından birini büküp, ayağını havlunun üzerine koydu. Tangadan taşan kıllar, artık iyice görünüyordu.

Ama daha da feci şeyler geliyordu anlaşılan. Karım bir süre sonra sol elini karnına götürüp, sanki kaşıyormuş gibi okşamaya başladı. Parmakları önce göbeğinde dolaşıyordu. Sonra daha aşağılara kaymaya başladılar. Sonunda da, iki parmağı tanganın altına giriverdi. Aman tanrım, şimdi burada ve herkesin içinde amıyla mı oynayacaktı yoksa?

Arkama bakmadığım için orada olup bitenlerin farkında değildim. Ama bir şeyler olmuştu ki, karım birden doğruldu ve ayağa kalktı. Yüzüne şaşkınlıkla bakıyordum. Neden sonra niyetinin denize girmek olduğunu kavradım. Ben de davranacaktım ki, gözleriyle, "otur oturduğun yerde" dediği farkettim. Kumların üzerinde denize doğru yürürken, neredeyse tümüyle meydanda olan kalçaları kıvır kıvırdı. Sonra arkamda bir hareketler olduğunu farkettim. Peşinden de, İsveçli oğlanların karımın arkasından denize doğru gittiklerini gördüm. Tıpkı birer avcı gibiydiyler. Ama asıl avcının gittikleri yerde onları beklediğini bilseler iyi olurdu.

Oturduğum yerden önce karımın, peşinden de oğlanların denize atladıklarını gördüm. Aslında son derece merak ediyordum ama, yerimden kalkıp daha yakına gitmemin uygun olmayacağının da bilincindeydim. Bereket ki, karım yüzme bilmiyordu. Bu nedenle kıyıdan uzaklaşmamış, en çok göğsüne kadar gelen derinliklerde kalmıştı. Oğlanlar, ilk başlarda onun yakınında olmakla yetiniyorlardı. Sonra daha çok sokulmaya başladılar. Artık konuşuyorlardı. Derken karım oğlanlardan birinin yüzüne su attı. Tabii o da hemen yanıt verdi. Aynı anda öteki oğlanda karıştı işe ve bir anda aralarında küçük bir su savaşı başladı.

Karımın şeytan gibi bir kadın olduğunu düşünmemek imkansızdı. Baştan çıkarmak, tahrik etmek istediği her erkeğe göre bir yöntem buluyor ve sonuçta istediğini mutlaka elde ediyordu. Gözlerimi bir an bile ayırmadan onları seyrediyordum. Su savaşı, giderek daha yakın plan bir boğuşmaya dönüşüyordu artık. Oğlanlardan biri karıma arkadan sokulup onu yakaladığında da, iş çığrığından çıkıverdi. Üç vücut, denizde al takke ver külah oynaşıyordu şimdi. Yaklaşık yarım saat sürdü bu.

Karım tekrar yanıma geldiğinde, dudaklarında, istediğini elde ettiğini belirten küçük bir tebessüm vardı. Havluyu alıp vücudunu kurulamaya başladı. Tanganın beyaz kumaşı ıslanınca yarı şeffaf bir hale gelmişti ve amının kılları iyice belli oluyordu.

- "Biliyor musun sevgilim..?" dedi, "Akşam beni gençlik diskosuna davet ettiler..."

- "Ciddi olamazsın... Çocuk daha onlar..."

- "Çocuk mu..? Ahh sevgilim ne çocuğu..? Kocaman kocaman sikleri var..."

- "Görmüş gibi konuşuyorsun..."

- "Görmedim ama, orama burama dayadılar... Denizde ne yaptığımızı sanıyordun ki sevgilim..?"

- "Sen delisin..."

Karımın bu son yargıma verdiği yanıt, küçük bir kahkaha oldu. Sonra da, duş yapıp üstümüzü değişmek üzere odamıza gittik. Öğlen yemeği için vakit gelmişti.

Yemekten sonra yeniden odamıza döndük. Hava o kadar sıcaktı ki, klimanın serinlettiği odamız, sığınılacak tek yer gibi görünüyordu. Bu yüzden, kahvelerimizi bile odada içmeyi kararlaştırmıştık. Güneş batmadan dışarı çıkmayı da düşünmüyorduk.

Garson ısmarladığımız kahvelerle geldiğinde, karım, geniş koltuklardan birinde oturuyordu. Beyaz ipek sabahlığı o kadar kısaydı ki, kalçalarını bile doğru dürüst örtmüyordu. Eğer bacak bacak üstüne atmamış olsa, amı görünecekti. Ayakları çıplaktı. Sabahlığı bir tek belindeki kuşak tuttuğu için, memelerinin önemli bir bölümü de ortadaydı. Kısacası, yine tam bir afet halindeydi ve genç Tunuslu garsonun, daha kapıdan girdiği anda, çarpılmasına neden olmuştu.

Doğrusu, ilah gibi yakışıklı biriydi garson. En çok 25-26 yaşlarında olmalıydı. Siyah kıvırcık saçlarıyla, karımın çok hoşuna gittiğinden kuşkum yoktu. Zaten o da, sanki düşüncemin doğruluğunu kanıtlamak istiyormuş gibi, garsonu dikkatle inceliyordu. Yüzündeki ifadeden, gördüğü şeyden hoşlanmış olduğunu anlıyordum. Ne yapacağını merak ediyordum ve hiç bir ayrıntıyı kaçırmamak için gözlerimi üzerine dikmiştim.

Ama garson pek rahat değildi doğrusu. Belki ben orada olmasam, başka türlü davranabilirdi. Büyük ölçüde bu yüzden olmalı ki, kahvelerimizi masaya koymasıyla odadan çıkıp gitmesi bir oldu. Ama kapıyı kaparken karıma son bir kez bakmaktan da geri kalmamıştı bu arada. O anda bana dikkat etmediği için, alev alev yanan bakışlarını saklamayı akletmemişti. Tekrar karıma baktığımda, onun da bu bakışları yakalamış olduğunu anladım. Zaten başka türlü olmasına imkan yoktu.

- "Güzel çocuktu değil mi sevgilim..?" dedi karım.

- "Haklısın... Ben bile kabul ediyorum... Resim gibiydi..."

- "Keşke bırakmasaydım..."

- "Nasıl yani..?"

- "Yani keşke gitmesine izin vermeseydim de beni sikseydi..."

- "Kendini İsveçli oğlanlara sakladığını sanıyordum..."

- "Onlar başka sevgilim... Şimdi sikişirsem, bunun akşam sikişmemi engelleyecek yanı yok ki... Hem akşam onlarla yalnız olacağım. Seni yanımda götüremem gençlik diskosuna. Ancak seyredebilirsin... Ama bu garson beni senin yanında da sikebilir... Ohhh ne güzel olur değil mi..? Ya da birlikte sikersiniz beni..."

Yatağın üstüne oturmuş dinliyordum. Sikildikçe, daha çok sikilmek istiyordu karım. Sanki içinde bir yerlerde gizli bir kapak açılmış ve yıllardır orada birikmiş bütün istekler açığa çıkmış gibiydi. Bundan şikayetçi olduğumu söyleyemezdim doğrusu. Sikilmek istiyor ve her fırsatta da kendini siktiriyordu karım. Bu benim de son derece hoşuma gidiyordu. Öyle ki, düşüncesi bile sikimin kalkmasına yetiyordu. Şimdi de öyle olmuştu işte. Sikim kalkmış, üstümdeki şortun önünü çadır gibi kabartmıştı.

- "Baksana, sen dünden razısın zaten..." dedi karım, "Ohhh nasıl kalkmış sikin..."

- "İnmesine izin vermiyorsun ki..."

- "N'apıyorum ki ben..? Sana dokunmadım bile... Yalnızca sikilmek istediğimi söyledim o kadar..."

- "Yetmez mi..?"

- "Doğru, sana yetiyor işte... Sikileceğimi düşünür düşünmez kalkıyor sikin değil mi..? O garsonun beni burada yatırıp sikeceğini düşünmek bile yeterli geliyor... Düşün sevgilim, bir de seyretsen nasıl olursun... Eminim çok güzel siker beni... Zaten bu Tunuslular'ın hepsi güzel sikiyor... Üstelik hepsi de götçü... Hadi yine çağıralım onu sevgilim... Gelip beni siksin... Ohhhh, hadi gelip beni amımdan, götümden, her yerimden siksin... Ohhhh hadi sevgilim..."

Bunları söylerken ayaklanmıştı bile. Üzerindeki sabahlık benzeri şeyin kemerini çözmesiyle çırıl çıplak kaldı. Sonra yanıma gelip, beni göğsümden iterek yatağa yatırdı. Elleri biran önce şortumu çıkarmaya uğraşıyordu. Kalçalarımı kaldırıp, ona yardımcı oldum. Yatağın önünde, bacaklarımın arasına girerek yere oturdu. Sol eliyle sikimi dibinden kavramış, sıvazlıyordu.

- "Ahh nasıl sikilmek istiyorum bilemezsin sevgilim... Hadi telefon et..."

Bereket yattığım yerden elimi uzattığımda telefona ulaşabiliyordum. Karımın ağzı, sikimin artık zonklamakta olan başına kapandığında, ben de oda servisinin numarasını çevirmiştim. Karşıma çıkana iki bira söyledim. Sonra da kendimi, sikimin çevresinde dolaşan o usta dilin verdiği zevke bıraktım. İyi ki kapıyı kilitlememiştik. Garson geldiğinde kalkıp kapıyı açmam gerekmiyordu. Garibim içeri girdiği anda, ilk seferdekinden on kat daha fazla çarpılacaktı.

Karım, hırsla emiyordu sikimi. İyice heyecanlanmış olduğu belliydi. Ağzının için ateş gibi sıcaktı. Başı yukarı aşağı oynuyor, sikim bir kaybolup bir meydana çıkıyordu. Şimdiye kadar kimbilir kaç kere ağzına almıştı sikimi. Her seferinde daha da artan bir zevk duymuştum. Şimdi de öyleydi. Üstelik garsonun gelmesini beklemekten duyduğum ve durmadan tırmanmakta olan heyecan da eklenmişti buna.

Kapının vurulduğunu duyunca neredeyse sıçradım yerimden. Karım ise sikimi daha büyük bir hırsla emmeye başlamıştı. Zevkten boğulmuş bir sesle bağırarak, garsona içeri girmesini söyledim. Kapı açıldı. O ilah gibi yakışıklı oğlan, yüzünde kibar bir gülümsemeyle içeri girdi ve bir anda donup kaldı. Tek kıpırdayan yeri gözleriydi.

Bir anda alev alev yanmaya başlayan kapkara gözleri, bir taraftan yatağın önünde oturan karımın çırıl çıplak vücudunu didikliyor, bir taraftan da yüzüme bakıp, tepkimi ölçmeye çalışıyordu. Bu yüzden, arasıra gözgöze geliyorduk. Ama çoğunlukla karıma bakıyordu. Bense artık yalnızca onu seyrediyordum. Çok geçmeden gözlerinden başka bir yeri daha, hem de büyük bir hızla, kıpırdamaya başladı ve pantolonun önü bir çadır gibi kabardı. Manzaraya bakılırsa, karım yine yaşamıştı.

Garson kapıyı hala kapatmamış olduğunun farkına vardığında, en az bir kaç dakika geçmişti. Böylece en kritik noktaya da gelmiş oluyorduk. Ya çıkıp gidecek, ya da kapıyı kapatıp bize katılacaktı. Tereddüt bile etmeden kapıyı kapadığını ve üstelik bir de kilitlediğini gördüm. Haklıydı oğlan. Ben de olsam, aynısını yapardım her halde. Böyle bir fırsat kaçırılmazdı doğrusu.

Karım da göz ucuyla olanları görmüş olmalıydı ki, sikimi ağzından çıkarıp başını kaldırdı ve garsonu seyretmeye başladı. Ama sağ eli hala sikimdeydi ve yukarı aşağı sıvazlamayı sürdürüyordu. Sonra gözgöze geldiler. İşte şimdi tam bitmişti genç Tunuslu'nun işi. Böyle baktığında karımın gözlerinden fışkıran sikiş elektriğine kimse dayanamazdı. Oğlan, hala elinde tuttuğu tepsiyi masanın üstüne koydu önce. Peşinden de soyunmaya başladı. Göz açıp kapayıncaya kadar da çırıl çıplak kalıverdi.

Gözlerimizin önündeki manzara müthişti. Sırım gibi adeleli, esmer ve kıllı bir vücudu vardı garsonun. Çelik bir yay gibi karnına doğru kıvrık duran siki, tam tahmin ettiğim gibi kocaman ve kıllarla kaplıydı. Karım, ağzı sulanmış gibi, dudaklarını yalıyordu. Sonra yürüyüp yatağın yanına geldi garson. O kadar rahat hareket ediyordu ki, birden çok deneyimli olduğu yargısına vardım. Öyle ya, böyle bir otelde çalışırken, yığınla şey gelmiş olmalıydı başına. Karımın sol eli uzanıp ince parmakları sikine dolandığında da iyice sokuldu.

Şimdi karımın bir elinde garsonun, bir elinde benim sikim vardı. Ama dikkati garsona yönelmişti. Oğlanı sikinden çekerek biraz daha yakınına getirdiğini gördüm. Ağzı açıldı ve dudakları elindeki sikin iyice şişip morarmış başına yapıştı. Manzara öylesine güzeldi ki, dirseklerimi yatağa dayayıp biraz doğuldum ve seyretmeye başladım. Karım da bunun farkındaydı tabii. Garsonun sikini yalayıp emerken, bir bakıma benim için özel bir şov yapıyormuş gibiydi. Tüm hünerini gösteriyordu. Üstelik bundan kendisi de çok büyük zevk alıyordu. Gözleri kaymış, yüzü çarpılmıştı.

Oğlanın böyle bir şeye fazla dayanmasına olanak yoktu. Kıllı karnı hafif hafif titremeye başlamıştı bile. Gözlerini kapatmış, başını biraz geriye atmıştı. Kalçalarını karımın başının hareketlerine uygun olarak oynatıyordu. O kadar çok tahrik olmuştum ki, sikim bir nabız gibi atmaya başlamıştı. Karımın eli yukarı aşağı oynadıkça kendimden geçiyordum sanki. Belim her an gelebilirdi. Ama karımın bunu istemediğini anlıyordum. Durumdan memnun olmalıydı. Hem beni hem de garsonu kontrol ediyor, birimiz tehlikeli noktaya yaklaşacak olursak, temposunu düşürüyordu. Aramızda en çok o zevk alıyor olmalıydı.

Sonra oğlanın sikini bırakıp benimkini aldı ağzına. O alev alev yanan dudakların, her yerde dolaşan yaramaz dilin tadını, şimdi ben çıkarıyordum. Ama bu arada genç garson da nasibini alıyordu. Karımın parmakları, oğlanın artık daha da büyük görünen o kocaman sikinin çevresine dolanmış, sıvazlayıp duruyordu. Ağzı, gerçekten acayipti. Vücudumun, sikimin ucundaki küçük delikten dışarı çekildiğini hissediyor gibiydim.

Karım, artık garsonla benim siklerimizi değiştire değiştire ağzına almaya başlamıştı. Bir benim sikimi yutuyordu, bir onunkini. Hepimizin gerilimi son derece artmıştı. Dayanamıyordum. Yine de canımı dişime takıp, karımın ağzının içinde olma sırasının bana gelmesini bekledim. Dudakları bu kez sikimin başına kapandığında da, belim fışkırmaya başladı. Bu, karımın belini getirmesi için bir çeşit tetik olmuştu. Bellerimi yutarken burnundan inliyor, vücudu kıvrılıp büküyordu. Sonunda başını kıldırıp bana bakta. Gözlerinde mutluluk kıvılcımları uçuşuyordu.

Tunuslu garson kendini fazla ihmal edilmiş hissediyor olmalıydı ki, böyle uzun süre gözgöze kalmamıza izin vermedi. Önce karımın yanına diz çöktüğünü gördüm. Sonra da yere, halının üstüne, beraberce devrildiler.

Olup biteni görebilmek için yatakta doğrulmam gerekiyordu. Bunu yapabilecek gücü topladığımda da, onlar yerde sikişmeye başlamışlardı bile. Karım oğlanın üstündeydi. Kalçaları deli gibi hareket ediyor, amına iyice gömülmüş Tunuslu sikinin üstünde sanki dansediyordu. Garsonun elleri de, o güzelim kalçalarını birer pençe gibi kavramış, yoğurmakla meşguldü. Kısacası, yine nefis bir manzara vardı gözlerimin önünde. Sonra oğlanın parmaklarından biri, karımın götüne gidip oynamaya başladı. Tabii bu, karımın daha da azgınlaşmasına neden oldu. Tunuslular'ın götçülüğü konusunda, galiba yanılmıyordu.

Karım şimdi kendini oğlanın göğsüne bırakmıştı. Ağızları birbirine kenetli, çılgın gibi sikişiyorlardı. Sonra yuvarlandılar ve karım altta kaldı. Tunuslu'nun kıllı kıçı ve bacakları, karımın onlara dolanmış uzun bacaklarının beyazlığıyla başdöndürücü bir kontrast yaratıyordu. İki eliyle de oğlanın kıllı sırtına yapışmış, ona amının en dibini veriyordu artık. Ağızları hala birbirine kenetliydi. Biriyle boğuşan dillerinden çıkan sesler, o kocaman Tunuslu sikinin karımın vıcık vıcık sulanmış amına girip çıkarken çıkardığı şakırtılı seslere karışıyordu. Sikim yeniden kalkıp, kazık gibi kesilmişti.

Bu arada oğlanın hareketleri giderek hızlanmış, sonunda karımı hırsla sikmeye başlamıştı. Aslında onun dayanaklılığına hayran kalmıştım. Bu kadar uzun süre belini getirmeden karımla oynaşabilmesi, doğrusu büyük başarıydı. Ama artık tehlikeli noktaya gelmişti galiba. Kıçı bir motor gibi oynuyor, o kocaman siki karımın amına bir piston gibi girip çıkıyordu. Sonunda, bir hamlede dibine kadar geçirip fışkırtmaya başladığında, karım çıldıracak gibi oldu. Oğlanın altında adeta çırpınmaya başlamıştı. Burnundan çığlığa benzer iniltiler kaçırıyor, tüm vücudu dalga dalga sarsılıyordu.

Bir süre hareketsiz kaldılar.

Sonra karım oğlanı hafiçe iterek doğruldu. Gözgöze geldik. Aman tanrım; bu kadının bakışlarına bile dayanamıyordum. Ayağa kalkışını ve aradaki mesafeyi iki adımda aşıp yanıma gelişini, adeta kendimden geçerek izledim. Beni göğsümden itip, yeniden yatağa yatırdı.

- "Gördün değil mi sevgilim...?" diye sordu sonra da, "Ne biçim sikti beni, gördün değil mi...? Bel doldurdu içimi... Öyle de çokmuş ki beli... Ohhhh,amım tepeleme doldu sanki... Görmek ister misin sevgilim..?"

Ona cevap vermeme olanak yoktu. Büyülenmiş gibi dinliyordum yalnızca. Bir anda yatağın üstüne çıktı ve dizlerinin üstünde yürüyerek başucuma geldi. Sonra da dizlerini başımın iki yanından geçirip, yüzü ayaklarıma dönük olarak, başımın üstünde durdu. Tam amının içine bakıyordum şimdi. O çıldırtıcı küçük amın dudakları alabildiğine aralıktı. Aralarındaki peltelenmiş beyaz belleri görebiliyordum. O kadar çok tahrik olmuştum ki, sikim tekrar zonklamaya başlamıştı.

Sonra karım beklenmedik bir şey yaptı ve kalçalarını yavaş yavaş yüzüme yaklaştırmaya başladı. Taze sikilmiş amı yaklaşırken, dizleri ister istemez birbirinden daha da ayrılıyor, gözlerimin önündeki çıldırtıcı manzara büsbütün güzelleşiyordu.

- "Görüyor musun sevgilim..? Bak nasıl içime fışkırttı... Ohhhh öyle güzel sikti ki beni... Görüyor musun amımım nasıl dolduğunu sevgilim..? Görüyor musun zavallı amımım ne hale geldiğini..?"

Zevkten başım dönüyordu. Gözlerim, önümdeki manzaraya kilitlenmiş, başka hiç bir şey düşünemez olmuştum. Karım, santim santim yüzümün üstüne oturuyor, vıcık vıcık bel dolu amı, giderek yaklaşıyordu. Sonra bir elini götürüp sikimi en dibinden kavradığını hissettim. İçim titredi. Dayanamıyordum. Sonra karım birden oturuverdi yüzümün üstüne. Tunuslu garsonun belleriyle dolu amı, şimdi ağzıma yapışmıştı.

Burnuma dolan kesif koku başımı döndürüyordu. Kendimi tutmama olanak kalmamıştı. Ağzım, sanki elimde olmadan açıldı ve dudaklarımın karımın amına yapıştı. Dilimi o şişmiş dudakların arasına soktum ve garsonun bellerinin tuzlu tadı ağzımın içini kapladı. Kendimden geçmiş gibiydim.

Neredeyse aynı anda karımın öne eğilip üstüme yattığını farkettim. Tam bir altmışdokuz pozisyonundaydık şimdi. Sonra o alev alev yanan dudaklarını sikime yapıştırdı karım. İçimde bir top patlamış gibi oldu. Belim geliyor, karımın ağzının içinde fışkırıyordu.

Category: Loving Wives Stories